Gömü Altın Gerçeği: Efsaneler, Tarih ve Bulunduğunda Ne Yapılmalı?

Aslında süreçlerimizle direkt ilintili olmasa bile toplumda çok ciddi bir kitle bu süreçlerle ilgilenmekte, bunun peşine düşmekte, bunun hayaliyle yaşamakta ve bununla ilgili çok fazla aldatılma, suistimal vakası yaşanmaktadır. İnsan “duyduğunda, yapmayın ya, bu kadar mı?” dediği kumpasların kurulduğu bir sürece gidebilmektedir. Bilezikci.com’un süreçleriyle çok alakalı olmamakla birlikte, tüm kuyumcuların ve altın işiyle uğraşanların sürekli taciz edildiği; bir yerde “ben kuyumcuyum” dediğinizde açılan mevzulardan birinin gömü altın konusu olduğu sıkça görülmektedir. Bu süreçlerle ilgili tecrübelerimize binaen bir takım bilgiler vermek istiyoruz. Bu gömü altın süreçlerinin gerçekliliği, olabilirliği, ne oranda olabilirliği ve bu tarz bir altın bulunması durumunda ne yapılması gerektiği ile ilgili bilgilendirmelerde bulunacağız.
Anadolu’nun Kadim Coğrafyası
Anadolu coğrafyası, yaşadığımız topraklar, kadim topraklardır. Binlerce yıldır insanlar bu coğrafyalarda yaşamış ve ölmüşlerdir. Ekonomik süreçler oluşturulmuştur. Şehirler kurulmuş, daha sonra başka yerlere bu şehirler taşınmıştır. Bazı şehirler çatışmalar, savaşlar dolayısıyla tamamen harap olmuştur. Toplumlarda değişme olmuştur. Onlarca, belki yüzlerce farklı toplum ve farklı kültür bu coğrafyada kendine yaşam alanı bulmuştur. Daha sonrasında yeni gelenlerden dolayı bu eskiler başka yerlere göç etmek zorunda kalmışlardır; tabii sağ kalanlar.
Tarih ve Gömü Kültürünün Doğal Oluşumu
Bütün bu süreçlerden dolayı havzamızda gömü, altın, tarihi eser gibi birtakım olguların olması çok doğal bir şeydir. Her tarafından tarih fışkıran bu coğrafyada, değerli şeylerin toprak altlarında, eski yapılarda veya bir yerlerde olması, denk gelinmesi ve gelecekte de olabilecek durumlardır. Sonuçta tüm bu değişimlerin üzerinden eski yapılar hâlâ günümüzde kazılmakta, tarihi şeyler ortaya çıkmakta ve bunların içerisindeki yaşamla ilgili kalıntılar araştırılmaktadır.
Altının Tarih Boyunca Değeri
Çok değişik yerlerde, çok değişik geçmiş medeniyet izlerine rastlanmaktadır. Altın kısmına geldiğimizde ise altın, bilindiği üzere geçmişten beri insanın değer aracı olarak kullandığı bir madendir ve bu gücünü Allah tarafından almıştır. Hayatının bir döneminde insanoğlunun altınla buluşmaması, kesişmemesi, temas etmemesi söz konusu değildir.
Her hâlükârda insanlar bir şekilde altınla temas etmek zorundaydı çünkü altın, geçmiş dönemlerde değişimin, trampa aracının, yani paranın kendisiydi. Para olunca da saklanması, muhafaza edilmesi, el değiştirmesi gibi süreçler doğmaktaydı.
Savaş, İşgal ve Saklama İçgüdüsü
Rutin içerisinde bu çok problem olmamakla birlikte, saldırı, savaş, işgal gibi süreçlerde bu tarz kıymetli değerleri korumaya çalışmak insanların en temel dürtülerinden biriydi. Nihayetinde bu dürtüler, insanların ellerindeki altınları, gümüşleri, kıymetli madenleri — aslında para niyetinde kullanılan şeyleri — saklamasını zorunlu kılmaktaydı.
Tabii bu saklamadaki zorunluluk, günümüzde abartıldığı kadar “büyük büyük sandıklar, büyük büyük küpler” gibi değildi. Bu, işin abartılan tarafıdır diyebiliriz. Belki bu şekilde büyük altın birikimleri çok sınırlı insanlarda bulunabilmekteydi. Bunlar zaten güçlü insanlar olduğu için işgal, çatışma ve benzeri süreçlerde kendilerini her şekilde muhafaza edebilmekteydiler.
Gerçek Gömülerin Boyutu
Aslında onların temel amacı, gelen güçle, yeni medeniyetle birlikte uyum sağlamaktı. Çünkü gelen işgalci veya yeniden bölgeye hâkim olanlar da bu insanların yokluğunda süreci yönetemeyeceklerini bildikleri için, anlaşma ve birlikte yol yürüme yöntemini tercih ederlerdi.
Aslında insanların bulabileceği gömüler bireyseldi. Kendilerine ait değerleri yanlarında taşıyamadıkları ya da rutin olarak saklamadıkları için güvenli gördükleri bir yerlere saklıyorlardı. Şöyle bir teşbihte bulunabiliriz: günümüzde insanlar altınlarını evlerinde, yastık altında, dolapta veya evin farklı bir köşesinde muhafaza etmeye çalışmaktadır.
Gömüye Konu Olan Altınların Niteliği
Aslında gömüye konu olan altınların tamamı bu şekildedir diyebiliriz. İnsanların evlerindeki değerlerini muhafaza etmesi, ortalıkta bırakmaması bir saklama sürecidir. Bunların kahir ekseriyeti altın, gümüş ve diğer paralardır. Ancak dönemin ekonomik şartları göz önüne alındığında, insanların büyük paralar istiflemeleri nadir görülürdü. O dönemlerde ekonomik süreçler, insanların günlük ihtiyaçlarını gidermeye yönelikti.
Tarihi Bağlamda Altının Değeri
Bu nedenle büyük miktarda paraya sahip olmak çok ender rastlanan bir durumdu. Tarihe bakıldığında, bir sadrazamın, bir vezirin, bir üst düzey devlet görevlisinin yıllık gelirinin “bir kese altın” civarında olduğu görülür. Süreci bu örnek üzerinden düşündüğümüzde, normal insanların elinde bulunabilecek altın miktarının sınırlı olduğunu anlayabiliriz.
Günümüzde Gömü Arayışları
Süreç içerisinde altın bulmak için özellikle tarihi yerlerin, tarihi şehirlerin sürekli olarak kazıldığı, tarumar edildiği görülmektedir. Aslında bu tarihi şehirler belli başlı bölgelerde olabileceği gibi, eski yaşam alanlarında da bu tarz buluntuların olması muhtemeldir. Tarihi şehirlerde, tarihi eser niteliği taşıyabilecek bir takım eşyaların bulunması da mümkündür.
Gömü Altın Bulunduğunda Ne Yapılmalı?
Peki günümüzde böyle bir altına geldiğimizde, tarihi bir gömü veya duvar içinde bir kese altın bulduğumuzda ne yapmak gerekir? Bununla ilgili bilgi eksikliği en büyük problemdir. İnsanlar genellikle bunları kuyumculara sorar, kuyumculara satmaya çalışır.
Şimdi, tarihi hüviyetteki birtakım şeylerin bu şekilde alınıp satılması kanunen suçtur. (Türkiye’de bu durum 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamında değerlendirilir. Bu kanuna göre kültür varlıklarını izinsiz kazmak, çıkarmak, alım-satımını yapmak veya bildirmemek ağır cezalara tabidir ve özgürlüğü kısıtlayıcı yaptırımlar uygulanabilir.)
Doğru Yol: Müzeye Bildirim
Bu tarz eserler, toplumsal bir değer olarak kabul edildiğinden, el altından alım-satım yapılması başlı başına bir problemdir. Sonuçta bu, topluma ait bir geçmişin yok edilmesi sürecidir.
Bulunduğu zaman, altın veya tarihi eser niteliği taşıyan buluntuların bölgedeki müzeye bildirilmesi ve teslim edilmesi gerekir.
Müzeler, takdir komisyonları aracılığıyla eserin değerini belirler ve getiren kişiye bedelini öder. Bu süreçte suç unsuru ortadan kalkar. Ayrıca müzeye teslim edilen eserin değeri resmi olarak takdir edildiği için, genellikle kaçak piyasadaki fiyatlardan daha yüksek bir karşılık alınabilir.
Milli Servetin Korunması
Böyle bir yöntem izlenmesi, hem milli servet olan bu değerlerin yurt dışına kaçırılmadan ülke içinde korunmasını sağlar hem de kişinin yasal güvence altında hakkını almasına imkân verir.
Bu içeriklerimiz de ilginizi çekebilir:
Altın Afrika’da Ucuz mu? Gerçekler, Efsaneler ve Türkiye’ye Yansımaları
Türk İnsanının Altına Olan Sevgisi: Tarihsel ve Kültürel Kökenler
Neye Yatırım Yapmalıyım; Altın, Ev, Arsa?









