Türk İnsanının Altına Olan Sevgisi: Tarihsel ve Kültürel Kökenler
Altının Türk Kültüründeki Yeri: Tarihsel Arka Plan ve Toplumsal Ünsiyet
Altının Popülerliği Tesadüf Değil
Türk insanı altını neden sever? Altın Türkiye’de neden bu kadar popüler? Bunların hepsi birbiriyle bağlantılı sorular. Türk insanların, Türkiye’deki insanların altını sevmesi bir tesadüf veya gelişi güzel bir süreç değildir. Türkiye, önceki dönemde üç kıtada alan oluşturan bir imparatorluğun kültürel, ekonomik, sosyal pek çok özelliğinin toplumda içselleşmesi sonucu oluşmuş bir kültürün hâlâ devamı niteliğindedir. Bu altınla ilgili süreci de geçmişteki bu birikimden bağımsız olarak anlayabilmek, değerlendirebilmek çok eksik olur. Bu soruların cevapları aslında tarihsel kökenimizde, köklerimizde yatmaktadır..
Bu yazı, Kurucumuz Gökhan Yılmaz’ın sektöre dair bilgi ve tecrübelerinden yararlanılarak hazırlanmıştır. Yılmaz’ın uzun yıllara dayanan deneyimi, Türk insanının altına olan ilgisini ve altının kültürel köklerini doğru bir perspektifle ele almamıza katkı sağlamaktadır.
Osmanlı İmparatorluğu’nun Mirası
Osmanlı İmparatorluğu, kendi döneminde en büyük imparatorluklardan biriydi. Doğu Roma İmparatorluğu’nun da yıkılmasından sonra ortaya çıkan bu yapı, yaklaşık altı asırlık ömrünün üç asrında “en büyük” sıfatını taşıyarak devam etti. Böyle büyük bir imparatorluğun ekonomik süreçleri, insanların altınla ilişkilerinde de doğal olarak bir reaksiyon ve yönelim oluşturdu.
Neden Başka Bir Maden Değil de Altın?
Bu tercih, devralınan tarihsel sürecin ve toplumsal yapının bir parçasıdır. Doğu Roma’dan devralınan miras, Avrupa toplumlarıyla kesişen ticari ağlar ve İstanbul merkezli bir dünya görüşüyle birlikte düşünülmelidir. Coğrafyadaki zengin Yahudi tüccarların korunması ve ekonomiyi geliştirmek adına alınan aksiyonlar da bu çerçevenin parçasıdır.
İstanbul’un Rolü ve Ticaretin Kalbi
Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u fethettiğinde pek çok sanat erbabını ve zanaatkârı İstanbul’da topladığı gibi Yahudi tüccarları da burada toplamıştır. Çünkü bu kadar büyük bir imparatorluğun ekonomisini ve dinamizmini koruyacak yapılar kurulmadan varlığını sürdürmesi zordu. Galata bankerlerinin meşhurluğu boşuna değildir. Onların yokluğunu varsayalım: İmparatorluk bir fetih için sefere çıktığında, anlık ve nakdi ekonomik değeri olan bir paraya ulaşabilmesi gerekirdi ki o dönemde bu, altındı.
Seferlerin Maliyeti ve Altının Fonksiyonel Gücü
Bir yere ordu çıkarmak çok maliyetli bir süreçti. Düşüşün ki, on binlerce, bazen yüz binlere varan insanı aylarca süren bir sefer sürecine yolluyorsunuz.. Günümüzden basit bir örnekle, tatile gitmek istediğinizde aracın yakıtı, konaklama, yol boyunca yeme içme derken küçük bir organizasyon bile ciddi maliyet doğurur. İmparatorluk ölçeğinde bu maliyet katlanarak büyür.
Nakit İhtiyacı, Gelir Döngüleri ve Galata Bankerleri
Yüzbinlere varan bir orduyu bir bölgeye gönderdiğinizde bunu finanse edecek bir düzenek gerekir. İmparatorluğun gelirleri çok yüksekti, fakat bu gelirler anlık olarak tek bir yerde toplanmayabilirdi. Vergiler ve diğer kalemler belli periyotlara bağlıydı. Bu yüzden Galata bankerlerini hep olumsuz düşünmemek gerekir. Devletin ve imparatorluğun nakit ihtiyacını çözebilen yapılardı ve devlet bu mekanizmaları kendi bünyesinde toplamıştı. Bugün bankacılık sistemi nasıl ekonomiyi domine eden bir güçse, geçmişte de benzeri bir rol oynayan yapılar vardı.
Geçmişte Tek Enstrüman: Altın
Günümüzde kâğıt para, kaydi para, borsa ve benzeri pek çok ekonomik enstrüman var. Önceden ise bunun tek bir ana kalemi vardı: altın. İmparatorluğun bünyesinde bu kadar altın olunca toplumun altınla ünsiyet kurması, yatırımlarını altın üzerinden yapması, altın parayı kullanması, bu ilişkiyi adeta genlerine işlemiştir. İmparatorluk geçmişi olan toplumlarda altınla ilişkiler bu yüzden güçlüdür.
Ulaşılabilirlik ve Kültürün Yerleşmesi
Devlet olamamış, sömürge altında kalmış ya da kabile mantalitesinin hâkim olduğu yerlerde altın hep istenen ve arzulanan bir meta olmakla birlikte çoğu zaman ulaşılamaz durumdadır. Ulaşamadığınız bir şeyle kalıcı bir kültür oluşturmak zordur. Ulaşabildiğiniz, kullandığınız ve varlığını hissettiğiniz zaman ünsiyet kurarsınız.
Bugünkü Yansımalar: Türkiye’de Altın Sevgisi
Bugün Türk toplumunun dünyadaki pek çok topluma nazaran altınla bu kadar barışık olmasının; evlilikte, takıda, yatırımda altının bu kadar çok kullanılmasının temel sebebi, bu tarihsel arka plandır. Düşüncemizi destekleyen bir unsur olarak diğer Türkî cumhuriyetlere baktığımızda altınla kurulan ünsiyetin Türkiye’deki kadar güçlü olmadığını görürüz. Yani mesele “Türkler altını sever” demekten ziyade, Türkiye Türklerinin altını daha derinden benimsemiş olmasının tarihsel sebepleridir.
Türkî Cumhuriyetlerle Karşılaştırma
Özbekistan, Kazakistan, Türkmenistan ve Azerbaycan gibi ülkelerde altınla ilgili son dönemde bir hareketlilik vardır. Bu, Sovyetler Birliği’nden ayrıldıktan sonra toplumların ekonomik dinamiklerini kendi işletmeye başlamasıyla oluşan bir yapıdır. Türkiye ve Hindistan gibi ülkelerle kurulan etkileşimler, altınla ilgili kültürün oluşmasına katkı sağlar. Yine de mukayese ettiğimizde, Türkiye insanı ile diğer Türkî cumhuriyetler arasında altınla ünsiyet açısından belirgin bir fark olduğu söylenebilir.
Bu içeriklerimiz de ilginizi çekebilir;
- Kuyumculukta Bakiye ile Mal Alımı Nedir?
- Kuyumcular Hurda Altınları Tekrardan Satar mı?
- Türkiye’de Kuyumcu Açmak: Şartlar, Sermaye Gereksinimi ve Aşamalar